Makale

YEREL TARIMSAL BİLGİNİN DÖNÜŞÜMÜ

Bugün temelleri konvansiyonel tekniklere dayanan ve doğa bilimleri arasında tanımlanan tarım esasında insanlığın neredeyse yeryüzünde var olmasından beri süre gelen bir üretim sistemi. Bizim laboratuvar, arazi ve teorik bilgi üçlemesi ile genişletmeye çalıştığımız mesleğimizin çevrede yarattığı kirlilik, geri dönülememesinden korktuğumuz toprak kayıpları  ve iklim değişikliğinin baş döndüren bilinmezliği bu konuda pek de başarılı olamadığımızı gösteriyor.

Böyle bir giriş özellikle “organik tarımın” konu edinildiği birçok makalede karşımıza çıkıyor. Ancak konu ile bağlantılı yeni bir yaklaşım var:Özellikle Afrikadaki birikim dünyada başat sayılıyor. “Indigenous agricultural knowledge” (yerel tarımsal bilgi) olarak tanımlanan ve başta iklim değişikliğinin getirdiği apansız verilerin yorumlanmasında ve konvansiyonel üretimle tabiatı tahrip ettiğimiz  bu yanlış yola çözüm bulunmasında yerel çiftçinin atasından kalma bilgiye başvuruluyor. Konu hakkında başta FAO olmak üzere çalışılmış birçok proje var. En son teknik gelişmelerle yerel çiftinin sezgileri, gözlemleri, tabiatı algılama tarzı bir arada işlenmeye çalışılıyor.

Örnek vermek gerekirse: Yağış beklenen aylarda çiftçinin ağaç yapraklarının kıvrımlarından, hayvanların davranışlarından, havada aldığı koku ve o mevsimde görmeye alışık olmadığı bulut çeşitleri güncel bilimsel verilerle karşılaştırılarak bir yorum yapılıyor. Bilimsel verilerin geçerliliği yerli, halkın gözlem,sezgi ve tecrübesiyle birlikte işleniyor.  Bunu birçok alanda örnekleyebiliriz.

Anadolu toprakları on binlerce yıldır tarım yapılan, tarımın ATASI olan topraklar. Bizim çiftçimizin de belleğinde düşündüğümüzün çok ötesinde nesilden nesile aktarılmış, tecrübe ve pratiğe dayalı bir birikim olduğuna inanıyoruz. Köylü halk ile etkileşimlerde laf arasında hemen ortaya çıkan bu birikim bugün bildiğimiz tekniklere göre oldukça şaşırtıcı. Ama onlar sonuçlarından emin. Örneğin:

  1. Sivasın dağ köylerinde bahar gelmeden kovalarda kar biriktiriliyor ve yeni mevsimde dikilecek fidan ve fideler kar suyuyla sulanıyor. Asla hastalık olmazmış
  2. Adana köylerinde koyunları gece otlatmaya çıkarıyorlar. Hayvan gece yatmayınca et ve süt kalitesi daha yüksek olurmuş
  3. Haymanada çok kar yağan kışlarda tarla üzerinde at-eşek dolaştırılarak mahsulün kar altında boğulması önlenirmiş
  4. Çiçeklerin sulanacağı suyun içine geceden paslı çiviler bırakılırmış. Çiçeklerin çok daha sağlıklı ve canlı olduğu söyleniyor.
  5. Ankara ve çevresinde meyve vermeyen ağaç sopayla evire çevire dövülürmüş. Sonraki yaz mutlaka meyve verir diyorlar.

Köylü dikkatle dinlendiğinde derin bir birikimin üzerinde yaşadığımızı anlıyoruz. Bu bilgi Bilimsel bir araştırma konusu olarak ziraat fakültelerinde dikkate alınmalı. Özünü bozduğumuz doğal varlıkların pratik ve ucuza korunabileceği bu yöntemler, FAO ‘nun da belirttiği gibi “yoksul halkların en büyük sermayesi”.

Yerel tarım tekniklerinin en geniş boyutunu tarımsal ormancılık (agroforetsry) oluşturuyor. Başta Kyoto protokolü olmak üzere iklim değişikliğine ait bütün uluslararası belgelerde iklim değişikliğine karşı “esnek ve dayanıklı” olarak tanımlanan bu sistem aynı zamanda kadim halkların binlerce yıldır uyguladığı bir tarım tekniği. Temelde tarımsal ürün ile ağaç birlikteliğini içeren sisteme Türkiyede de oldukça sık rastlıyoruz. Örneğin İç Anadoluda tahıl arazilerinin 3 çevresine kavak dikilir. Buna biz “Alley Tarzı tarımsal Ormancılık” diyoruz. Yine aile bahçelerinde meyve ağaçlarına kurduğumuz bostanlar “Home garden” tipi tarımsal ormancılığa giriyor. Karadeniz’de fındıkların altına diktiğimiz fasulyeler de yine bu gruba giriyor. Dünyaya baktığımızda Peru’nun sarp dağ köylerinde Afrikanın kurak topraklarına kadar her yerde farklı ürün ve ağaç birlikteliklerinde ama hep aynı sistemi görüyoruz.

      Tarımsal ormancılık tam bir yerel tarım tekniği olarak halkın yaşam alışkanlıklarıyla da bütünleşmiş bir üretim sistemi. Bu noktada tarımın olduğu kadar antropolojinin de bir araştırma konusu olabilecek sistemde özellikle ağaçlar, halkın içinde var olan bir kişilik gibi algılanıyor. Bir yandan gıda, ilaç, kozmetik, yakacak, yapı malzemesi olarak fayda sağlamasının yanında hakkında efsaneler yazılan, geceleri gölgesine çocuklara masallar anlatılan, çocukların gün içinde çevresinde oynadığı büyülü ve gerçek kişilikler. Gerçekten de tarımsal ormancılık ağaçları özellikle Afrika yada Hindistan gibi tropik bölgelerde “multipurpose trees” denilen çok amaçlı özellikteler. Yani bu ağaçlar meyvesi, kabuğu, reçinesi, yaprağı, taze sürgünleri,tohum zarfları, vb gibi bütün varlığıyla yenilebilir, kazanca dönüşebilir yada kullanılabilir ağaçlardır. Yoksul halkların en büyük zenginliği olan bu ağaçların toplumun kıymetlisi olarak kutsanması, toplumun dini liderleri tarafından korunmaya alınması ve yüceltilmesi anlaşılır görünüyor.

      Tarım dünyada teknolojinin emriyle çalışan bir sistem gibi görünse de gıda güvenliği için tek yok özü korumak. Yeni yaklaşımların sadece bilimsel olarak değil bir yaşam biçimi ve bir kültür olarak tarımı algılaması gerektiği çünkü tarımın gerçek koruyucusu olan yerli halkların ancak bu şekilde korunacağı tartışılıyor.Bu tür tartışmaların ülkemizde de olabilmesini diliyoruz.

KAYNAKLAR

  1. P.L. Mafongoya and O.C. Ajayi, 2017,  INDIGENOUS KNOWLEDGE SYSTEMS AND CLIMATE CHANGE MANAGEMENT IN AFRICA
  2. P.K. Nair, 1993, INTRODUCTION TO AGROFORESTRY

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Kopyalama Engellendi.